1942, İstanbul doğumlu. İlk ve ortaokulu Finike’de bitirdi. Mimarlık, akademisyenlik yaptı. Tarımla, bağlarla ilişkisi ise Bozcaada ile başladı. Adayla tanışması ise o zamanlar Anke Atamer’in kampına gelmeleriyle gerçekleşti.
“Adaya temelli gelişimiz emekli olduktan sonra, yani 2005. O zamandan beri bağcıyız. Bağlarda budamaya giriyoruz. Zaten hepsini kendimiz diktik, emek sarf ettik. Hizalarını almak, başında durup diktirmek. Şimdi bakıp şaşırıyoruz. Dalyan’da mesela güzel bir evimiz vardı. Baktık gidemiyoruz, bağlar bizi bırakmıyor. Biz hâlbuki bekledik ki portakal zamanında Dalyan’a gideceğiz, üzüm zamanı burada olacağız, kışın İstanbul’da. Bağcılıkta öyle bir şey yok. Yani bizi bırakmadı bağlar. Mesela orayı da her yeri satıp satıp buraya bağlara geldik. Onun için 10 ay başındayız bağların.
Kadın erkek arasında hiç fark yok . Zaten budamada, yaprak almada, pek çok işte çalışan kadın işçilerimiz. Son derece iyi yapıyorlar. Kadınlar hatta biraz daha sabırlı, biraz daha titiz yapmaya çalışıyor yaptığı işi. Tabii çapa gibi ağır işleri kadınlar da yapıyor. Daha zor ama giderek her şey makineyle olmaya başladıkça o çapa işleri de özellikle bu telli bağlarda daha çok makineyle yapılıyor. Yani o işler, ağır işler giderek kalktı. Onun için bence hiç farkı yok. Yeter ki siz o işten zevk alın, severek yapın, öğrenmek isteyin. Yeter ki yeniliklere açık olup, devamlı sorun ‘yeni bir şey var mı, nasıl yapalım’ diye. Yapılmayacak hiçbir şey yok. Severek yapıyorsanız her şey kolay ve güzel.”