Mimar ve halen mimarlık yapmaya da devam ediyor. 1982 yılında aldığı bağında yaklaşık son 10 yıldır, kâhyası Bahri Güneş ile birlikte organik ilkelerle bağcılık yapmaya devam ediyor.
“20 sene evvel bana sormuşlardı; turizm mi, bağcılık mı? Bu ikisi bir arada fevkalade artı değer yaratır. Antalya’da, Kemer’de yalnız turizm vardır. Belek’te de golflü turizm vardır. Birisinin oda fiyatı öbürünün üç misli, dört misli, beş misli. Bağ bölümünde de burada hem deniz var, hem bağ var. Şimdi bu kültür beraber yürüdüğü müddetçe turizm buradan faydalanıyor. Ama turizmci bunu bilmesi lazım. Türkiye’nin her tarafı sahil, 3 bin kilometre sahili var Türkiye’nin. Herkes denize girmek için mi geliyor? Bu bilinci bizim bilhassa turizmcilere vermemiz lazım.
Ben her sene giderken kendi bölgemi ta Akvaryum Koyu’na kadar pırıl pırıl temizliyorum. Ama turizmci temizlemiyor gibime geliyor. Temizlemiyor. Hâlbuki o onun işi. Biraz ona ben fayda sağlıyorum. Bağla dekor yapıyorum, peyzaj yapıyorum, şarap içmelerini temin ediyorum. O ambiyansı yaratıyorum. Ortalığı da temizliyorum. Turizmci bana ne yapıyor?
Bir Alman turizm dergisinde okumuştum. Adaların en güzeli hangisidir, demişlerdi. Hangi adalar güzel olur? Bağcılığın ve balıkçılığın bir arada olduğu adalar turizme en uygun adalardır. Balıkçısının da eksik olmaması lazım bu adanın. Bağcısının da eksik olmaması lazım. Bunların ikisinin de teşvik edilmesi lazım. Ben bir küçük balıkçı teknesini adaya giriş çıkış yaparken pıt pıt gördüğüm anda hoşuma gidiyor. Bağcı da öyle.”