1948, Bozcaada doğumlu. 250 yılı aşan bir adalılıkları var. Babası bağcıydı, kendisi de yıllarca şarap fabrikalarında çalıştı. Bunun yanı sıra 15 yaşından bu yana da kendi bağlarının içindeydi. Adanın en fazla aşı yapan isimlerinden.
“İyi bağcı derken; bağın budamasıdır, temizlenmesidir, filizidir, ilaçlamasıdır. Onların hepsi başlı başına bir görgü ve bilgi isteyen bir şey. Bilgimiz fazla yoktur. Bir mühendis gibi değiliz ama babadan dededen görerek, klasik olarak bir şeyler biliriz kendimize göre.
Hayati (Talay) abi bağcılıkta bilinçli bir kişiydi. Allah rahmet eylesin diyelim. Bana çok şeyler öğretti. Benim babamdan öğrendiğimden daha fazla öğretti. Çünkü Hayati abi çok gezen, çok gören ve çok meraklı bir kişiydi. Ne Avrupa’sı kaldı gitmediği, ne İsviçre’si, ne Almanya’sı. Orada gördüklerini buraya getirdi. Adada ilk defa Kardinal üzümünü Hayati Talay getirdi. İlk defa Kardinal üzümünü adada ben aşıladım.
70-80’li yıllar İstanbul’a üzüm gönderiyorduk. Buradan günlük aşağı yukarı 20 kamyon falan üzüm gidiyordu. Bir kamyon aşağı yukarı 850 kasa civarlarında alırdı o zaman. Kasalar büyüktü. Bu 20 kamyon üzüm her gün satılıyordu. 18-20 kamyon, aşağı yukarı 15-20 gün devam ederdi. Öyle bir üzüm gönderirdik İstanbul’a.
Yerliler olarak bağcılık bitti sayılır. Ama bizim yerliler de pansiyonculuğa falan döndü. Ama burada 3-5 tane İstanbullu bu işi yürütecek. Ama nereye kadar gider? Yani bağcılığın önü karanlık. Şimdi Doluca İstanbulluların veya bizim yerlilerin üzümlerini alıyor. Ama Doluca yerlilerin ürününe gelmeyiverirse, üzümü değerinde satamazsın. Yani bağcılık iyiye gitmiyor.”