1959, Bozcaada doğumlu. İlköğrenimini adada okuduktan sonra lise ve üniversite için İstanbul’a gitti. Üniversiteyi yarım bırakıp memleketine döndü. Dedelerden bu yana bağcı ve şarapçı bir aileden geliyor. Diyojen, nam-ı diğer “Beybi” adada aktif olarak bağcılıkla ilgilenen son Rum.
“Eskiden Bayramiç’ten, Ezine tarafından işçiler geliyordu. Şimdi onlar hiç gelmemeye başladı. Toplama işçi o kadar oluyor maalesef. Gençler hiç bağcılıkla uğraşmıyor. Gençler olmayınca yaşlılar artık zaten iş yapamıyor. Bu işleri takip edemiyor. O yüzden artık her gün geriye gidiyor bağcılık maalesef. Turizme geçilince kimse bağla uğraşmak istemiyor. Onlar iki ay çalışıyor, üç ay çalışıyor, dokuz ay kimse yok. Adayı terk edip gidiyorlar. Sonu hiç iyi değil yani benim gördüğüm kadarıyla. Birkaç sene içinde bağcılık belirli kişilere kalır. Masraf çok. Gelir az olunca aldığın mahsulün parasıyla bir dahaki sene yaptıramıyorsun. Hep hazırdan gidiyor. O kadar kötü yani. Tekel’in olduğu zamanlar müstahsil üzümünü Tekel’e döküyordu. Sıra Tuzburnu sapağı var ya, oraya kadar geliyordu. İki gün beklediğimizi biliyorum yani o sırada. Çanakkale’ye sonradan özelleştirme gelince orası da kapandı.
Şimdiki gençlerin bu işe hiç hevesi yok. Çünkü üzüm para etmiyor. Para kazanmayınca kimse de yapmak istemiyor haklı olarak. Turizmde güzel para var. Sezon kısa, 2-3 ay. Bağcılıkta her gün işe gitmek gerekiyor. O da insanlara herhalde zor geliyor.
Bu fiyatlarla bu işi yürütmek imkânsız. O duruma geldi. Bağlar zaten yaşlanıyor verim düşüyor, masraflar katlanıyor. Benim gördüğüm kadarıyla desteklenmeden bu iş yürümez.”